Heidelberg Türkiye, 31 Mart’ta sona erecek mali yılını hedeflerinin çok üzerinde bir başarıyla kapatmaya hazırlanıyor. Pandemi koşullarında gerçekleşen bu başarının arkasında şirketin 20 yıllık bilgi, birikim ve tecrübesi olduğunu belirten Genel Müdür Selkut Engin ile çevrim içi yaptığımız bir sohbette değerlendirmelerini aldık.
Pandemiye rağmen, 2019’un ardından, 2020’yi de başarılı geçiren Heidelberg pandemi başlamadan 100 ünitenin üzerinde makine sattı. hedeflenenin üzerinde gerçekleşen satış miktarları ve elde edilen pazar payı liderliği Heidelberg Türkiye’yi dünyadaki Heidelberg satış ve servis organizasyonları arasında en başarılı şirket konumuna getirdi. Ayrıca, Doğu Avrupa Bölgesi’nde yer alan Heidelberg şirketleri arasında her yıl düzenlenen BORIS (Best of the Region in Sales) “En İyi Satış Bölgesi” ödülünü de satış rakamlarının yanı sıra belirlenen; satış ve sipariş hacmi, en yüksek pazar payı gibi 6 kriterden 4’ünde birinci sırada gelerek Heidelberg Türkiye kazandı.
Satışları yapılan makinelerin büyük çoğunluğu geçtiğimiz yılın Nisan ayı başında Türkiye’ye giriş yaptı ve kuruldu.
Heidelberg müşterileri pandemide yoğun mesai yaptı
Pandemide ilk kapanmanın ardından etiket ve ambalajda artan talep Heidelberg müşterilerinin de yoğun bir mesai yapmasının yolunu açtı. Heidelberg Türkiye ekibi de makine taleplerinin yanı sıra servis, yedek parça ve malzeme temini için hizmetlerini yoğunlaştırdı. Seyahat kısıtlamalarının olduğu bu dönemde Heidelberg Türkiye, kurulumları ve bakım hizmetlerini yurt dışından destek almadan kendi servis ekipleri ile sorunsuz bir şekilde gerçekleştirdi.
Yirminci yılını kutlayan Heidelberg Türkiye’nin tüm ürün ve hizmetlerinin arkasında çok uzun bir geçmiş, binlerce insanın alın teri, emeği ve ilham verici pek çok başarı hikayesi var. Heidelberg Türkiye Genel Müdürü Selkut Engin “Şirketimizin uzun süreli başarı hikayesine baktığınızda işin arkasında tutkulu bir ekip göreceksiniz. Bizimle çalışan müşterilerimiz bir sonraki yatırımlarını güvenle bizden gerçekleştiriyorlar. Malzeme departmanımızı geçen yıl %40’ın üzerinde büyümüştük. Bu sene onun üzerine %10 daha koyacağımızı düşünüyorum” diyor.
Artan talepler tedarik zincirinin genişletilmesi ve yeniden yapılanmasının da yolunu açmış. Heidelberg müşterileri pandemi sürecinde de Ankara, İzmir ve genişletilen İstanbul deposunun geniş stoklarındaki malzemelerden sorunsuz bir şekilde yararlanmışlar.
Pandemi ile artık her şeyin ambalajlı alınmak istenmesi ve online satın almalardaki artış ambalaj ve etiket üreticilerinin vardiya arttırmalarına neden oldu. Bu da beraberinde verimlilik, otomasyon ve bunlar için gerekli yazılımlara talebi gündeme getirdi.
Yazılım ve renk ölçüm sistemlerine talep…
Selkut Engin bu duruma ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor: “Yeni makine yatırımı yapmış olanlar yazılım, kalite ve daha sofistike renk ölçüm sistemleri tarafına bakmaya başladılar. Nispeten yeni makinelere renk ölçüm sistemleri eklemeleri yaptık. Inpress Control, spektrofotometrik renk ölçüm sistemleri montajlarını gerçekleştirdik.
Spektrofotometrik renk ölçüm sistemi makinelerde hem lab değerlerini hem register ayarlarını hem de densiteyi aynı anda inline olarak ölçen bir renk ölçüm sistemi. ‘Ben bu işi en hızlı ve en az fireyle nasıl yapabilirim, iş bittiğinde raporunu alabilir miyim’ diye soran, en optimum şartlarda üretim yapmayı hedefleyen müşteriler yazılımlara yatırım yaptılar.
Heidelberg Prinect Production Manager şu anda dünyada matbaa alanındaki en gelişmiş yazılım. Müşteriler yüksek teknolojiden yararlanmaya ve daha hızlı, daha az fireyle, daha verimli üretime odaklandılar. Yeni sattığımız makinelerde Push to Stop konsepti yazılımları, otonom baskı ön plana çıktı. Artık müşterilerimizle bunları ve verimliliği, işten işe hızlı geçişi konuşuyoruz”.
Çevre faktörleri ve geri dönüşüm önem kazanacak
Geleceğe hazır olmak için matbaaların neler yapmaları gerekiyor? Sorumuzu Engin şöyle yanıtlıyor:
“Tüm müşterilerin evrilmesi ve iş yapış biçimlerini gözden geçirmeleri gerekiyor. Yok olmayacak olsa da orta ve uzun vadede ticari matbaa tarafında bir gelişme, önemli bir büyüme beklemiyorum ama ambalaj tarafının devamlı gelişeceğini düşünüyorum. Çevre faktörlerinin ve geri dönüşümün önem kazanacağını düşünüyorum. Geri dönüşüm Heidelberg’in de gündeminde. Matbaacılar ne yaparlarsa yapsınlar, ne üretirlerse üretsinler geri dönüşümü akıllarında tutmalarını öneriyorum. Avrupa buna çok önem veriyor ve Türkiye’nin geri dönüşüm anlamında alacağı çok yol var. Basılan işlerde geri dönüşüme girmeyen materyaller kullanılması pek hoş karşılanmıyor. Örneğin bir kutuda kartonun ve plastiğin birlikte kullanılması kutunun geri dönüşüme girmesini engelliyor. O yüzden sektördeki oyuncuların daha yaratıcı çözümler üretmeleri gerekiyor. Özellikle gıda ambalajında insan sağlığına özenli, geri dönüşüme girebilen ürünler üretmeleri gerekiyor.
Ambalaj büyüyen trend olunca teknolojiye yatırım yapmak büyük önem kazanıyor. Daha az insanla, daha az fireyle üretim, renk ölçüm ve kontrol yazılımları, otomasyon daha öne çıkacak. Türkiye’nin önemli bir avantajı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de asgari ücretin maliyeti 395 avro, Çin’de 500 dolar, Almanya’da 1600 avro. İşçilik ve enerji maliyetlerimiz daha düşük, ham maddeyi üreticiler Avrupa’ya göre daha rekabetçi fiyatlarla alabiliyorlar. Genel imalat maliyetleri, kira giderleri daha düşük, o yüzden maliyet avantajımız bizi daha da öne çıkaracak ve farklılaştıracaktır. Endüstriyel işlerde ve özellikle katma değerli işlerde önümüzdeki beş yılın ihracatta iyi bir dönem olacağına inanıyorum.. Çin’in ve Uzak Doğu’nun geri plana düşmesiyle ve Avrupa’daki bazı kısıtlamalar ve üretim maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle Türkiye’nin yıldızı parlayacak.”