Bekir Öz: “Tedarik zincirindeki sıkıntıları önceden görerek stoklarımızı yükselttik; finansman yönetiminde dikkatli davranıyoruz ama koşullarımızda değişiklik yapmadık”
Lidya Grup, 2-5 Aralık tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenen FESPA Eurasia 2021’de Xerox, Epson, EFI çözümlerinin yanı sıra kendi markası Sutec’in geniş format baskı makinelerini sergiledi. Fuarda yeni bir Sutec DTF baskı makinesini de sergileyen Lidya Grup standında Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, sorularımızı yanıtladı.
- Fuarda sergilenen makineler hakkında neler söylemek istersiniz?
Fuarda ilk kez tanıttığımız, Sutec ‘Şeker Baskı’ tabir edilen DTF (doğrudan kumaşa baskı) makinemiz var. Yine Sutec ailesinden 60 x 90 cm, 75 x 90 cm, 2 x 3 m makineler ve artı bir süblimasyon baskı makinesi sergiliyoruz. Xerox ve Epson’da Sign İstanbul’dan sonra yeni model yok; her iki markanın mevcut popüler baskı makinelerini tanıtıyoruz.
- Sutec’in yerli marka olmasının avantajları var mı?
Xerox, Epson ve EFI gibi üç A sınıfı markanın distribütörlüğünü uzun süredir yürütüyoruz. Çin’de üretim olanaklarının gelişmesiyle beraber fiyat – performans olarak avantajın da ortaya çıkması ile birtakım distribütörlük teklifleri de alınca Çin’deki üreticileri kapsamlı bir değerlendirmeden geçirdik; fabrikalarını gördük. Şunu gördük ki, teknolojik olarak birçok şeyi üretebilecek kapasiteleri var; fakat organizasyon kabiliyetleri ve standartlaşmada biraz sorunlar yaşanabiliyor. Bir şey üretmelerini istediğinizde üretiyorlar. Ama, bir ürün istediğimizde, bir kutudan başka, diğerinden başka şey çıkabiliyor. Bu da ürünü son kullanıcıya götürürken, servis verirken sorun çıkma olasılığını ortaya çıkarabiliyor. Çin’in bu üretme kabiliyetini kullanalım, ama standardı biz belirleyelim ve hem tek bir tedarikçiye bağlı kalmayalım diye düşündük. Şu anda iki tedarikçi ile çalışıyoruz. Onlara şunu söyledik: Sizin ürettiğinizi değil, bizim istediğinizi üretin. Cıvatasına kadar kullanacakları her parçayı, ürüne dair her detayı veriyoruz; istediğimiz makineyi ürettiriyoruz. Çünkü, markalaşma standartlaşma gerektirir, süreklilik gerektirir, her şeyin tanımlanmasını gerektirir; bunlar Çin’de bazen eksik olabiliyor. Onu da biz, kendi markamızla tamamlıyoruz. Yarın üretim standartlarında herhangi bir sapma olursa, çok rahatlıkla tedarikçi değiştirebiliriz; esas olan bizim markamız, arkasında durabileceğimiz ürünü tüketiciye sunabilmemizdir.
- Geniş format baskı alanında pandeminin getirdiği sorunlar aşılabildi mi? Piyasa tam anlamıyla açıldı mı?
Bunu sektör, sektör değerlendirmek lazım. Endüstriyel baskı tarafında bu tam aşılmış değil. Finansman maliyetlerinin şu anda yüksek olması firmaları zorluyor. Zira pandemi sürecinde en az etkilenen signage pazarıydı. Onların ayağa kalkmaları daha kolay oldu. Özellikle Epson ürünlerinde negatif durumla karşılaşmadık. Sutec için de özellikle promosyon tarafında yatırım yapmak daha kolay olduğundan, büyüyen bir pazar olduğundan pandeminin etkisi daha az görüldü. Tekstil sektörü de büyüyen, Türkiye’nin önde gelen pazarlarından biri.
- Tekstilde dijital baskı talebi nasıl? Geleneksel tekstil pazarı büyük bir pazar ama ABD ve Avrupa’daki gibi dijital baskıya geçiş ve bu yönde talep var mı?
Şu anda tekstilde dijital baskının oranı çok küçük, bizim yorumumuz %2’ler civarında, ama bunun büyüme potansiyeli çok yüksek. Tahminler ve değerlendirmeler, toplam tekstil baskı pazarının %50’ye kadar dijitale geçme olasılığı olduğunu gösteriyor. Bu da, yüksek bir büyüme potansiyeline işaret ediyor. Pandemi bu geçiş sürecini biraz yavaşlattı, ama biz önümüzdeki beş yıl içinde sürecin katlanarak hızlanacağı kanaatindeyiz. Çünkü dijitalin getireceği artılar var. Ürünler gelişiyor, daha da geliştikçe, geleneksel yöntemlere göre avantajlarını ortaya koydukça, tekstilde dijital baskının önü açık. Bir oran vermek zor ama dijitalin büyüyeceği kesin.
- İçinde bulunduğumuz günlerde dengesiz döviz kurları söz konusu, siz bu dönemde nasıl bir politika izleyeceksiniz?
Kur oynaklığı her iki yönde çok yüksek ve TL’nin son iki ayda dolar ve avro karşısında %40’a varan değer kaybı söz konusu. Bu sorunun iki yönü var; birisi maliyetlerin artması, diğeri tedarik zinciri. İkincisi, global bir sorun ve kısa zamanda çözüleceğini düşünmüyoruz. Yılın ilk çeyreğinde, gelecekte tedarikte sorun olabileceğini öngörerek, Eylül öncesinde stoklarımızı yükselttik. Global tedarik zincirinde Çin’den tedarikte ayrı bir sıkıntı var. Hem navlun fiyatları arttı, hem de konteyner ve gemi bulmakta ciddi sıkıntı var. Bu süreçlerin maliyetlerini ciddi bir şekilde arttırdı. Daha önce 2500 dolar olan 40’lık konteyner, şu anda 14 – 16 bin dolar civarında ve ne zaman yükleneceği de belli olmuyor. Tedarik süreleri, 2 aydan 4-5 aylara uzadı ve artı maliyet getirdi. Emtia ve navlundaki artışlar, kurdan bağımsız olarak tedarik zincirine büyük zarar verdi. Bunu önceden görerek siparişleri önceden verdik ve tedarik zincirindeki gecikmeleri minimize ettik. Maliyet arttığı için yatırımı öteleyen müşteriler var, ama makinede ve malzemede önceden tedarikli olarak aynı şartlarda siparişleri yerine getirmeye devam ediyoruz. Fırsatçılık yapmanın doğru olduğunu düşünmüyoruz. Finansman yönetiminde dikkatli davranıyoruz ama koşullarımızda bir değişiklik yapmadık.
Bizim görevimiz ürünlerimizi tanıtmak ve standımıza gelen ziyaretçilere bilgi vermek. Yirmi yıldır bu sektördeyiz ve krizler gördük, bu da geçecektir.
- Ziyaretçi profilini nasıl değerlendiriyorsunuz?
FESPA’nın arkasında global bir tecrübe var. Dünyada bu işi en iyi yapan organizasyon. Bu ziyaretçi algısını ve profilini de etkiliyor. Biz de çok ziyaretçi gelsin değil, doğru kişi gelsin ve onlara doğru bilgiyi verelim istiyoruz.