Kişisel yayıncılık, özellikle Amerika’da çok yaygın ve kullanışlı bir sistem olmakla birlikte Türkiye’de son yıllarda öne çıkmaya başlayan bir kavram. Özellikle yazarlar için pek çok avantajı bulunan kişisel yayıncılığı anlatmadan önce klasik yayınevi mantığından kısaca söz edelim.
Klasik yayınevleri, yayımlayacakları kitapları seçerken her geçen gün daha da titiz davranıp pek çok kıymetli eseri elemek zorunda kalıyorlar. Bunda yayınevinin politikası, ekonomik şartlar, değişen okur profili veya ticari kaygılar etkili olabiliyor. Sonuç olarak; pek çok yazarın veya yazar adayının dosyaları geri çevriliyor ve yoğunluk nedeniyle de kimileri incelenmeye bile alınamıyor. Yayımlanmak için değerlendirilen eserler ise editöre gittikten sonra yazarın eser üzerinde bir şey değiştirmesi, ekleme veya çıkarma yapması çok zorlaşıyor. Hepsi olmasa da bazı yayınevlerinde editöre ulaşmak neredeyse olanaksızken yazarın değişim istememe hakkı da gözetilmeyebiliyor. Klasik yayımcılığın olumlu yanlarının başında ise daha çok okura ulaşabilme olanağı geliyor.
Kişisel yayıncılığın farkları
Kişisel yayıncılık, kısaca; yazarın, eserinin tüm süreçlerini kendisinin takip ederek kitabını yayımlattığı sistem şeklinde tanımlanabilir. Yazar, eserini istediği aşamada takip edebilir ve fikirleri varsa katkıda bulunabilir. Örneğin; kitabının tüm editörlük, redaktörlük, son okuma süreçlerine dâhil olabilir. Yazardan Direkt Yayınevi bünyesinde yazarlar; kitaplarının tüm editörlük, redaktörlük, son okuma süreçlerine dâhil olabilir ve kararları yazar danışmanıyla birlikte verirler. Kitabının biçimsel özellikleri üzerine orijinal bir fikri varsa tasarımcı ile fikir alışverişinde bulunabilir. Kaç adet basılacağını ve satış mecralarını kendisi belirleyebilir. Buradaki serbestlik, kimi zaman insanların aklını karıştırabiliyor ve “Her kitap yayımlanır mı?” sorusunu akla getirebiliyor çünkü kişisel yayıncılık hizmeti sunan her yayınevi, bir yayın politikası gözetmek zorunda değil. Bu noktada önemli bir faktör olarak da editör devreye giriyor. Yazardan Direkt Yayınevi, kişisel yayıncılık kavramının önünü perdelemeden kitap basım sürecinde yazarın yanında yer alıyor ve gerek editörlük gerek tasarım gerekse de satış aşamalarında yazarı yalnız bırakmıyor. Yayınevinin yazar danışmanı Bihter Şahin de bu ayrıntıya dikkat çekiyor: “Bu noktada klasik yayınevleri daha güvenli görünebilir; ancak yazarı, basım sürecinin hiçbir aşamasında yalnız bırakmayarak kişisel yayıncılık yapan yayınevlerinin de olması çok önemli bir nokta.”
Klasik yayınevi ile kişisel yayıncılık arasındaki en önemli farklardan biri de telif hakkı. Günümüzde yayınevlerinin ödediği telifler maalesef yaklaşık %5 oranında olup satışa bağlı ödeme yapıldığından yazar, kendi eserinden neredeyse hiç maddi gelir elde edemiyor. Kişisel yayıncılıkta ise durum yazarın lehine bir seyir gösteriyor. Telif oranı ciddi oranda yüksek olup satış miktarı üzerinden elde edilen kâr oldukça artmakta. Kısacası; yazar, emek vererek yazdığı eserini hem yayımlatmış oluyor hem de maddi kazanç sağlıyor.