Meteksan Baskı İş Birimi Direktörü Alper Çifçi: Katma değerli işler artacak
Meteksan Baskı İş Birimi Direktörü olan Alper Çifçi ile 10 yıllık dijital baskı deneyimi ışığında dijital baskı ve inkjet teknolojisine yatırım yapmayı planlayan basım işletmeleri için yararlı veriler içeren bir söyleşi yaptık. Söyleşimize Hunkeler Danışmanı Yaylım Mümessillik Makine Ltd. Şti.’den İlker Yaylım ve Hunkeler Satış Destek‘ten Andreas Zetzsche de katıldı.
Meteksan, Türkiye’de dijital bobin beslemeli, büyük kapasiteli baskıyı ilk kullanan ve bu teknoloji ile büyük projeler gerçekleştiren bir basım işletmesi. Kamusal alandaki eğitim projelerinde adı öne çıkan firma şimdilerde özel sektöre dönük farklı projelere de ağırlık veriyor.
Hunkeler Innovationdays 2019’u geçmişteki etkinliklerle karşılaştırdığınızda nasıl buldunuz?
Alper Çifçi: Çok büyük bir teknolojik ilerleme görmüyorum. İki yıl önceye göre firmaların baskı makinelerinin mürekkep kimyasalları üzerinde yaptıkları oynamalar ve optimizasyonlar; daha iyi kuruyan daha iyi görüntü veren baskı altı malzemeleri veya kağıda yapılan farklı uygulamalar gibi ufak ilerlemeler var.
Son üç dört yıldır inkjet ve toner bazlı tabaka makineler revaçta. Bunların hızları artınca da Hunkeler bu sene o tarafa doğru pozisyon almış. Bu sene tabaka makine daha fazla. Hunkeler’ın ara kapasiteye dönük, tabakadan beslenen sonlandırma sistemlerini sanırım bundan sonra daha çok göreceğiz.
Bir yenilik olarak Hunkeler’in tabaka beslemeli lazer kesimi daha esnek hale getirilmiş. Eskiden bobinden besleniyordu. Eğer maliyetlerini tutturabilirse bir çok firma çocuk kitaplarından tutun da özel kesimli, perforeli, değişken verili güvenlikli işlerde bunları kullanabilir.
Lazer kesimin performansı ve yaygınlığı konusunda siz ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de başka bir dinamik var. Biz hala ofsetteki maliyetlerle dijitali nasıl kabul ederiz diye konuşuyoruz. Katma değeri yüksek işler yok değil ama çok az. Avrupa biraz daha özel, güvenlikli işlere yöneldiği için lazer kesim orada daha kullanışlı olabilir. İtalya’da birkaç firma kullanıyor, özel ve güvenlikli baskılar yapıyorlar. Öte yandan burası diğer bütün etkinliklere göre daha derli toplu bir etkinlik. Mesela Drupa’da çok fazla şey ve çok fazla alan var. Bir alandan bir alana gitmek mesafe ve zaman kaybına neden oluyor. Alıcılar da buraya hedefe odaklı geliyorlar. Önlerine koyulan şey de net. Buradan daha fazla iş çıkabileceğini düşünüyorum.
Yeni projeleriniz var mı?
Bizim yok. Türkiye’de şu anda yeni bir proje ben duymadım ama şöyle bir sevindirici eğilim var, dijitale ilgi artıyor. Bobin besleme ve tabaka dijital baskı konuşuluyor, yatırımlar da var. Yapılan yatırımlar iyi hesaplanarak iyi dizayn edilerek yapılırsa dijital tarafta bir gelişme olacağını düşünüyorum. Katma değerli işler artacak, müşteriler dijital baskının avantajını görecek ve kabul edecekler. Bu da herkes için iyi olacak.
Meteksan kaç yıldır dijitalle ilgileniyor?
Biz 2008’de başladık diyebiliriz. Tonerli makineler alarak sistemleri denedik. Ardından adım adım mürekkep püskürtmelere geçip hızımızı arttırdık. Esas baskı işimizi çoğunlukla dijitalde yapıyoruz. Pazara hizmet veren tesislerimizde İki Océ Colorstream makinemiz ile kitapçık baskılarını; eğitim yayıncılığına dönük kitapçıkları, kendi üniversitemiz ve grup şirketlerimizin bazı işlerini yapıyoruz. Niyetimiz iyi işler, iyi projeler geliştirmek. Dijital baskı projelerini daha da yaygınlaştırmak ama reklam konusunda geride kalıyoruz. Biraz daha zaman istiyor belki de. Piyasaya yeni konsantre olmaya başladık. Sistem altyapısı çok önemli. Webden başlayarak baskıya giden bir yol çizmemiz lazım, bununla uğraşıyoruz. Daha görünür olursak daha iyi işler yapabileceğimizi düşünüyoruz.
Ne tür işler yapıyorsunuz, makinelerinizin
yetenekleri neler?
Şu anda bizim mürekkep püskürtmeli renkli hatlarımız olduğu için avantajımız var. Renkli baskılarda, kitaplarda, kitapçıklarda dijital anlamda piyasadaki uygun maliyetlere ulaşabiliyoruz. Çünkü alternatifler toner bazlı. Renkli tonere geçtiğinizde maliyetler inanılmaz yükseliyor. Bir alternatif var o da renkli inkjetler. Bizde de iki hat var ve kapasiteleri de şu an uygun. Okulistik ile yürüttüğümüz bir proje var. Online bir kitapçık projesi bu. Beş sene önce başlamıştı. Şu anda artık müşterimiz son kullanıcıdan sipariş alıyor, o sipariş bize düşüyor, online olarak kitapçığı oluşuyor ve makineden basılmış halde çıkıyor. Bu bir avantaj. Bunu çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Bu sadece eğitim sektöründe değil başka sektörlerde de olabilir. Yeni müşteriler edinmek istiyoruz.
Baskı altı malzemesi konusunda yelpaze nedir?
Océ makinelerde çoğunlukla 60 gramdan başlıyor, 125 grama kadar iyi sonuç alıyoruz. Bu bizim test ettiğimiz aralık. Makine bunun biraz daha ötesinde olabilir ama işlerimiz çerçevesinde biz bunu gördük. Hızlar 100 metre dakika denilebilir. Sonlandırmanızın çeşitliliğine göre de işlerin hızı değişiyor. Bizde bir hat üzerinde kitapçık sonlandırma var, tabaka sonlandırma ve bobin sonlandırma var. Bobinden bobine çalıştığımızda 100 metreler kusursuz gidiyor. Sonlandırmada kesimler ve kitapçık yapmalar girince hızların 80’e, işin yapısına göre 50’ye kadar düştüğü oluyor.
UV kullanıyor musunuz?
Hayır, ama bu imkân var. Güvenlikli işler olması gerekiyor kullanmak için. Talep olması lazım. Tam anlamıyla böyle bir talep gelmedi.
Türkiye’de bobin dijitali kullanan en eski işletmesiniz. Bu, 11 yıllık tecrübe ışığında yatırım yapmak isteyenlere neler önerirsiniz?
Hem yaptığımız işten, hem de işin özelliğinden dolayı benzersiz bir tecrübeye sahibiz. Burada bizim gördüğümüz en önemli şey insan kaynağı. Teknolojik sistemleri kullanabilecek ve geliştirebilecek insanın yetişmesi önemli bir konu. İşin başında, sistemin IT kısmını çok iyi yönetmeniz gerekiyor. Makinelerde barkodlarla ilerleyen sistemleri kullanabilmelisiniz. Oradan başlamak gerekir yatırıma. Makine satıcısı firmaların verdiği destek değil söylemek istediğim. Datadaki değişken veriyi kullanmaktan bahsediyorum. Bunu yapmak da firmaya düşer. Yaptıkça tecrübe ediniyorsunuz ve insan yetiştiriyorsunuz. Meteksan’da 10 yılda bunlar oldu.
Hunkeler etkinliğinin bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Andreas Zetzsche: Büyük değişiklikler var. En büyük değişiklik yüksek baskı kalitesinde. Ayrıca otomasyon öne çıkıyor. İşleri otomatik olarak nasıl değiştirebileceğimiz, mobil teknolojiler önemli. Ayrıca tabaka dijital baskı gelecekte daha fazla büyüyecek. Bu gelecekte müşteri deneyimlerini değiştirecek ve ofsetten dijitale geçişi hızlandıracak.
Bu etkinlikte Hunkeler’ın yenilikleri neler? Daha çok neler öne çıkarıldı
Andreas Zetzsche: Biz müşteri, sonuç odaklı bir şirketiz. Amacımız müşterinin isteğini, ihtiyaçlarını karşılayabilmek, sonuca odaklanmak, Hunkeler’in amacı budur.
İlker Yaylım: Müşterinin ne istediğini bilmesi, ileriye dönük vizyonu çok önemli. Dijital ofsetle mukayese ediliyor ama aslında farklı bir teknoloji, farklı bir bakış açısına gerek duyuyor. Burada ürünün katma değeri söz konusu. Birinci hamura, kuşeye basılan bir ürün değil buradaki, değişken data, birebir müşteriye odaklı olabilecek bir çözüm sunuluyor. Bakış açınızı değiştirmek için fuarlara gitmeniz, sektörü yakından takip etmeniz gerekiyor. Bu birkaç halkadan oluşuyor. Bunlardan bir tanesi eksik olduğunda maalesef sadece ofset ile mukayese edebilirsiniz.
Altyapı, eleman, bilgi, vizyon çok önemli. Bu etkinliğin katılımcı sayısı her geçen gün artıyor. Hunkeler Innovationdays iki senede bir yapılıyor. Biz genelde aynı kişileri görüyoruz, aynı kişileri görmek güzel. Demek ki takip ediyorlar, devamlılık önemli. Fuara katılarak harcayacağınız rakam cüzidir ancak yapacağınız bir hata çok daha maliyetlidir.
Hunkeler 2019’u tanımlamak isterseniz, bu yıl nasıl yankılanacak sizce?
Andreas Zetzsche: Bu seneki slogan “Otomasyon”. Otomasyon denilince insan eli değmeden üretim düşünülebilir ama amaç o değil. Burada iki faktör var. Gelişmişlik düzeyi yüksek olan ülkelerde işçilik maliyeti yüksek, gelişmemiş olan ülkelerde de eğitim ve bilgi eksikliği nedeniyle vasıflı eleman eksikliği var. Ne kadar otomasyon olacağı bölgeye, işe firmaya göre.
Alper Çifçi: Hunkeler açılış gününde çok güzel bir mesaj verdi, 7 ya da 8 tane printer partnerini bir panele çağırdı. Orada söylenenlerden öne çıkan nokta paylaşım. Paylaşmamız lazım diyorlar: bilgiyi, müşteriyi, elde ettiğimiz datayı.
İlker Yaylım: Fuardan bir gün önce yapılan ve herkese açık olan panelde firmaların üst düzey yöneticileri. geleceğe yönelik çalışmaları hakkında bilgi veriyorlar. Bu yıl, Nipson, HP, Xerox, Ricoh, Canon, Bluecrest, Xeikon firmaların temsilcileri vardı. Bu firmalar bu fuara çok önem veriyorlar. Bu paneli bile izlemek bir vizyon katıyor.
Alper Çifçi: Öne çıkan söylem şu: Birimiz bir şey bulduğumuzda hepimiz onu daha iyi yapmak için peşinden gidiyoruz, diyorlar. Bütün marketi ayakta tutan güç bu. Hunkeler’ın mesajı da buydu. Birlikte hareket edilmesi gerekiyor. Rakip olmak doğal ama rakipsen de iletişim kanalları kapalı olmamalı. Türkiye’de de özlenen yaklaşımın bu olduğunu düşünüyorum. Yatırım yapanların veya yapmayı düşünenlerin ortak bir bilgi paylaşmasında veya müşterilerinin problemlerini birbirleriyle paylaşmasında hiçbir sakınca yoktur.
Buradan böyle bir platform oluşturmak fikri doğar mı?
Ben burada ne kadar etkili olabilirim bilmiyorum ama ben en azından bana sorulduğunda anlatıyorum. Çağ değişiyor. Çok hızlı değişecek her şey. Paylaşmadan, bilgiyi birleştirmeden bununla mücadele etmemiz pek mümkün değil. Nesnelerin birbiriyle konuşması çok yakın. Bir arabanın trafik lambasıyla konuşması demek artık kırmızı ışıkta geçen bir araba olmayacak demek, hatta şoför olmayabilir. Bu baskı sektöründe de böyle. Türkiye için de umutluyum, çünkü Türkiye’de insanımız o kadar çabuk adapte olup kendini geliştirebiliyor ki, yeter ki inansın. Alt yapımız güçlü, insan kaynağımız güçlü ve gerçekten buradaki birçok insanı cebinden çıkaracak kadar akla, zekaya ve kıvraklığa sahibiz. Yeter ki doğru yolu seçelim. Türkiye’nin bu gelişim aşamasında çok şeyler yapabileceğine inanıyorum.
İlker Yaylım: Her konfigürasyonun önünde 45 dakika 1 saat durup, izleyerek, hatta soru sorarak bilgi edinmek mümkün. Çünkü her makinenin başında deneyimli operatörler var.
Türkiye pazarında şimdiye kadar alınan mesafe nedir, bundan sonrası için öngörünüz neler?
Andreas Zetzsche: Türkiye’de Hunkeler olarak banka ve yayın sektöründe varız. Yayın alanında bir pazar var. Biz direkt olarak müşteriye gitmiyoruz. Baskı firmaları ile birlikte hareket ediyoruz. Müşterinin hangi yöne gitmeye karar vermesi gerekir. Bize gelip sorduklarında da yardımcı oluruz. Biz direkt olarak müşteri aramıyoruz.
Sektör birtakım şeylerin weblerle olmayacağının farkında. Bazı işler bobin dijital baskıya geçmek zorunda. Şimdi hangi printer firmaları ve makinelere karar verme ve weble mukayese etme sürecindeler henüz. Sonlandırma kısmına daha gelemedik. Herkes Muller Martini’yi, Kolbus’u biliyor. Bu kısımlar kafada net ama bobinden bobine geçtiğinde nasıl çözüp nasıl kitapçık haline getireceği kısmına daha gelmediler. Buralara gelip izleyecekler, dinleyecekler. İşin hangi yöne doğru gittiğini daha iyi anlamaları gerekir.
Alper Çifçi: Maliyet değil konu yani. Bilgimi doğru bir işe yarasın diye paylaşıyorum. Bir satıcı değilim. Önce, neden dijitali düşünüyorsun diye soruyorum “Kağıt kullanımı” diyor. İstediğin kadar kağıdı üst üste koy yapacağın yatırımı karşılamaz diyorum. İşin kalitesi, prestiji demeye başlayınca asıl noktaya gelmiş oluyoruz. İşe bir katma değer katıyorum diye düşünmek lazım. Tirajlar düşüyor olabilir, harcadığın kağıt miktarı düşüyor olabilir ama sattığın şeyin değeri artıyor.
İlker Yaylım: İnkjette kağıt fiyatları yavaş yavaş aşağıya iniyor. Mürekkep maliyetleri de değişiyor ve baskı kalitesi de artıyor. Bu ufak hesabı yaparsan büyük hesabı kaçırıyorsun.