Sign İstanbul 2019’da sektör duayenlerinin deneyimlerini paylaştıkları oturumlardan birinde sektör mensuplarına hitap eden Mustafa Kibar, ilk çağlardan günümüze mesleğin gelişimine kısa bir tur yaptırarak tabelacılık ve reklamcılık ile ilgili tavsiyelerde bulundu.
Kibar’ın konuşmasından notlar şöyle:
“İlk tabela milattan önce dördüncü yüzyılda Asurlular tarafından, kil tabletlere çivi yazısıyla afiş hazırlayıp asmalarıyla yapılmış. Romalılar arena dövüşleri için tahta levhalara kazıma yaparak duyuru yaparlarmış. On sekizinci yüzyılda taş oymacılığı ile yapılan Moulin Rouge afişini herkes bilir.
Afişin çağdaş temsilcileri Fransız Jules Cheret ve Henry de Toulouse Lautrec’tir. Bilgisayar teknolojisinin gelişmesiyle 1985 yılında Andy Warhol ilk dijital baskı denemelerini yapmış ve 1990’da da amacına ulaşmıştır.
Yakın geçmişte yapılan iş zor, meşakkatli bir süreçti. Tabelalar, afişler, el emeği ile günlerce uğraşılarak konusunda uzman olan kişilerce üretiliyordu. Bugün ise her şey sihir gibi. İş anında bitiyor. Teknolojiyle olayımız çok basitleşti. Düne kadar sınırlı olan geniş format pazarı her geçen gün daha da büyüyüp çeşitleniyor. Zaman zaman durağanlaşsa da ihtiyaca göre hızlı ve güçlü bir gelişme gösteriyor.”
İş kolumuzdaki hızlı üretimin akılla birleştirilip özel tasarımların sunulan hizmeti çeşitlendirmesinin müşteri memnuniyetini artırdığını belirten Mustafa Kibar, şöyle devam ediyor: “Gelişen teknolojiyle daha da ileri, daha da güçlü olacağımızı görüyoruz. Harf keserek başladığımız bu iş bugün teknolojinin gelişmesiyle tekstilden taşa her materyali renklendiriyor. Bu çeşitlilik her geçen gün de farklılıklar yaratacaktır. Bu çeşitliliğin geniş format pazarına getireceği iş hacmindeki artışlar iş kolumuz açısından iyi bir şey olsa da beraberinde rekabeti de getirecektir.
İş kolumuzda 15 bine yakın firma öne çıkabilmek için birbirleriyle aşırı rekabete girecekler. Hiçbir kuralı olmayan iş kolumuzdaki işletmeler bu rekabet ortamında birbirlerine çok zarar vereceklerdir. Yaşayacağımız bu şartlarda önemli bulguları gözden geçirmek gerekir. Üretici firmalar aradan sıyrılabilmek için müşterisinin düşüncesini çok iyi anlayabilmeli.
Bizler bu işi yapan profesyonelleriz. Müşteri tabii ki bu rekabet ortamında en ucuz fiyatı vereni tercih edecektir. Üretici de ürün fiyatını ucuzlatmak, daha da aşağıya çekmek için stok lot malzemelere pigmentsiz boya ve nozulu tıkalı kafalarla baskı yapıp bir de fire oranını iyi hesaplayamaz ise bu rekabet ortamında ayakta durması zordur.
Geleceğe önem veren bir firma için müşterinize malzemeniz, hizmetiniz, makineniz ve en önemlisi bilgi birikiminizle güven vermek zorundasınız. Müşterinizi iyi anlamak ve firmanızı iyi anlatmak çok önemli faktör olabilir.
Yılın ilk üç dönemini ite kaka bitirdik. Dördüncü dönem iş yapma zamanı. Nakit parayı artık göremiyoruz. Küresel ekonomi zor bir dönemden geçiyor. Bu nedenle firmalar gelirlerini, giderlerini hesaplayarak, gerçek maliyetlerini bilmelidirler. Yaptıkları işin dönüşüm maliyetini çıkarmalı ve hata varsa bulup düzeltmeliler, hatasız işlerin kârını görebilmeliler. Bu yıl hiçbir üretici firmamız dönüşüm maliyetini çıkarmadan “Ben bu işten para kazandım” diyemez. Bindiği dalı kestiğinin farkında bile olmaz. Fark ettiğinde iş işten geçmiştir.”
Mustafa Kibar, konuşmasını yatırım yapacak firmalara tavsiyelerle bitirirken, ekliyor: “Kesinlikle Türk parası ile borçlanmalılar. Dövizin ne olacağı meçhul. Çok dikkatli olmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Günü kurtarmak için yapacağımız eylemler geleceğimizi karartmasın. Kredisi yüksek olan firmaların bu dönemde krizi fırsata çevirmelerini bekliyorum. Bu yılın son çeyreğinde akıllı yatırımlar yapacak olan firmalara bol kazançlar diliyorum.”